The Stillness of the Wind İncelemeler

İlk bakış için şöyle kanalıma buyrun:) https://www.youtube.com/watch?v=0B5ckpyZ05U

Aşırı sıkıldığım ve aşırı gereksiz bulduğum bir oyun. Oyunu tamamen vakit kaybı olarak görüyorum. Önermem.

Le vent se lève! . . . il faut tenter de vivre! The wind is rising! ...We must try to live!

Bu oynu oynarken ölen babanemi hatırlıyorum çok hüzünleniyorum ama bu dudrumdan çok hoşnutum +120 kilo babanemi oyuna eklediğiniz için ayrıyetten teşekkür ediyorum

Küçücük çiftliğinde çalışan Halime teyzeye, çiftliği her geçen gün daha küçük geliyor. Hayatın monotonluğunu zirvede yaşatan duygu yüklenmiş sıkıcı bir çiftçilik oyunu.

Oyunun mantığı güzel fakat işin içine değişik faktörler girse daha güzel olurdu. Ben başta bayağı hayatta kalma durumu bekliyordum fakat böyle bir şey yok. Save silip tekrar baştan başlamayı düşündüğüm sırada oyun bitti. Oyunu satın alanlara önerim oturup bir günde bitirin. Elinizdeki malzemelerle yeterince ilerliyorsunuz çokta spoiler vermek istemiyorum fakat tücaara çok yüklenmeyin gezin tozun. Günlük yaşamsal faliyetlerinizi yerine getirin yeter ^^

Kısacık, sanatsal bir oyun; aksiyon arayanlar kesinlikle uzak dursun. Herkesin şehre gittiği bir dünyada tavukları, keçileri ve tüfeğiyle bir başına kalmış bir nineyi oynuyoruz. Tarla yapma hayatta kalma simülatörü tarzı bir şey beklemeyin, ana hikaye sizi bir şeyler yapmaya itiyor. Gerisini oynayarak öğrenebilirsiniz.

Moddan moda değişen, küçük hikayeli bir oyun. İleri derece ingilizce istiyor. Yavaş ve sakin bir oyun ama oynarken huzur bulacaksınız. Hikaye ilerlerken hem hayvanlarınızla hem de tarlanızla ilgilenebiliyorsunuz. Oynanması gereken çok tatlış hikayeli oyunlardan biri, 4 saatinizi buna ayırmaktan çekinmeyin.

Nuri Bilge Ceylan tarzı yıkıklık ve yalnızlığa parlak renkler ve kuş seslerinin eklenmiş hali. Bütün çocukları ve torunları şehre göç eden Talma nenemiz, beni doğduğum topraklardan ayırman guzum diyerek kulübesini terk etmemiş. Biz de onu yöneterek ufak çiftliğimizle ilgileniyoruz. Etraftaki objelere bakıp geçmişi yad edip, hayvanlarımızla ilgilenip süt, peynir vs üretmek oynanışın büyük kısmını oluşturuyor. Oldukça dingin bir oyun, çiftliği geliştirip üretim merkezi haline getirme veya işleri büyütüp han açma gibi uğraşlar yok. Bir tek Talma var bu topraklarda. Bir de arada mektup getiren postacı dayı. Oyun göze hitap eden renk yelpazesiyle neşeli gözükse de aslında her gün ölüme bir adım daha yaklaşan Talma ve onun ardından yok olacak olan bu toprakların hüznünü taşıyor. Her geçen gün karakterimiz daha da yavaşlıyor, günlük işlerimizi artık günlere sığmaz oluyor. Koyunları sağıp hunharca peynir stokladığınız kiler artık önem arz etmiyor. Neticede, öldükten sonra kim ne yapsın peyniri. Bu da insanı düşünmeye sevk ediyor, lan zaten bir kaç oyun saati sonra öleceğim, niye kıtlık varmış gibi kileri tıka basa doldurdum ki... Erkin Koray'dan öyle bir geçer zaman ki eşliğinde iyi gider. Sakin kafayla tüketiniz.

En başta tatlı grafiklerinin olduğunu söylemem lazım. Oyun Talma adında yaşlı bir kadının çölde izole bir çiftlikte geçen hikayesini anlatıyor. Oynanışa gelirsek günlük döngüde sürenizi doğru kullanmanız çok önemli, çünkü: ürettiğiniz kaynaklarınızı çiftliğe gelen tüccar ile değerlendirmeniz şart. Tüccar hem size tohum hem de saman gibi çiftliği idame ettirecek malzemeler getirebiliyor. Tabii stok durumunuzu yetecek duruma getirdiyseniz çiftlik dışındaki araziyi keşfe çıkıp hikaye ile ilgili öğeler bulabilirsiniz. Oyun görsel ve ses açısından gayet tatmin edici fakat tekrar eden bir oynanışa sahip, eğer bunu görmezden gelirseniz güzel bir deneyim olabilir.