DRAGON QUEST® XI: Echoes of an Elusive Age™ - Digital Edition of Light İncelemeler

Everything

İlk bakış için şöyle kanalıma buyrun:) https://www.youtube.com/watch?v=IRfRZ4_ccVw&t=5s

Square umarım bir gün oyuncuları düşünürsün de aptalca işler yapmazsın.

"Çocukluğumdan geriye ne kaldı?" diye soruyorum, bu oyunun oynamaya başlayınca kendime... Elimi sırtıma götürüp kılıcımı ararken, ceplerimin boş olduğu gerçeğiyle dünyaya dönüyorum gene. Bir tek ulaşılamayan hayalim ve gerçeğimde, gökyüzüne asılı bir ağaç kalmış sanki...

Evet beyler, geldik başka bir capon rol yapma oyunu incelemesine. Aslında azıcık capon rpg oyunlarını biliyorsanız Dragon Quest serisini duymuş olmalısınız, zira bu oyun serisi bu oyun türünün yapı taşlarından biridir. Zaten XI'den anlaşılacağı gibi epey uzun süredir devam ediyor. Bugün capon RPG klişelerini düşünürseniz çoğu bu seri tarafından icat edilmiştir, öyle köklü bir seri yani. Final Fantasy'ye benzetebiliriz o açıdan. Bunun yanında Final Fantasy zaman geçtikçe daha çok kitleye hitap etmek adına tamamen değiştirilse de Dragon Quest köklerine epey bağlı bir oyun serisi, serinin fanlarını üzecek değişiklikleri asla yapmadılar, takdire şayan (bu kelimeyi ilk kez kullandım, not edelim). Seri ile ilgili son söylenecek şey ise, normalde bu oyunlar capon pazarı için yapılıyor, batıda çok bilinmiyor fakat hala fanları mevcut. Artık bu devirde caponlara oyun yapıp batıya sunmamak saçma, bu nedenle bu portu görüyoruz, iyi de oluyor, hele PC'de görüyoruz, daha da iyi oluyor. Seriden bahsettik, peki oyun nedir? Bahsettiğimiz gibi tam bir klasik capon RPG'si. Devasa bir dünya, enteresan karakterler, hikaye, silahlar, crafting sistemi ve sıra tabanlı bir savaş sistemi. Sırayla gidelim. Devasa dünya, hakkaten devasa. Dünyanın tasarımı müthiş, bir çok şehir var, aşırı detaylı, hepsi birbirinden farklı. Bu noktayı özellikle belirtmek lazım, şehirlerin tasarımı müthiş. Dünyayı keşfederken yüzlerce farklı eşya, silah buluyorsunuz. Yine yüzlerce farklı düşmanla kavga ediyorsunuz. Bol miktarda yan görev de mevcut. Örneğin ben tüm yan görevler dahil oyunu 120 saatte bitirmişim. Bunu 60lara da indirebilirsiniz fakat her durumda çok uzun bir oyun. Karakterler, keyifli, eğlenceli. Caponyada seslendirme yok oyunda fakat batı için seslendirme yapmışlar, dolayısı ile capon seslendirme yok. İnkilişçe seslendirme fena değil, oyuna katkı sağlıyor. Hikaye, abartılacak bir durumu yok fakat bir şekilde kendini merak ettiren, sonunu getirmeniz gerektiğini hissettiğiniz bir formda. Müthiş mi? Hayır. Kötü mü? Hayır. Silahlar ve crafting sistemi, epey detaylı. Oyunda düşmanları pert edip bulabileceğiniz silahların yanı sıra dükkanlardan da parası neyse verip silah alabiliyorsunuz. Bunun yanında, silah, zırh ve aksesuarları (yüzüktür, kolyedir vs..) crafting sistemi ile yapabiliyorsunuz. Önce bir reçete buluyorsunuz, bu reçeteler dünyanın her yerinde olabiliyor, reçeteden sonra materyalleri bulup üretime geçiyorsunuz. Üretim esnasında bir mini oyun var, oradaki başarınıza göre eşyalar +1'den +3'e kadar ekstra kalitede olabiliyor. Özetle epey detaylı bir crafting sistemi var, hatta en güçlü eşyalar bu yöntemle yapılıyor. Savaş sistemi önemli tabi. Sıra tabanlı, eski tip bir savaş sistemine sahip oyun. Dört kişilik partimiz ile hain düşman al sana bonba diyoruz. Bir çok yetenek var, bunları doğru kullanarak zafere ulaşıyoruz. Elbette eğer yeteneğimiz yetmezse bir miktar grind yapıp seviye atlamamız mümkün. Normal zorlukta oyun kolay(mış) fakat "güçlü canavarlar" modunu aktif ettiğimizde oyun epey zor hale geliyor, elbette bu alınan eğlenceyi bana göre arttırıyor. Bu modda grinddır, craftingdir, taktiktir vs.. ihtiyacınız oluyor. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Özetle dediğim gibi, oyun tam bir klasik capon RPG oyunu. Eğer bu tarzı seviyorsanız oynayacaksınız. Bak oynamalısınız demiyorum, oynayacaksınız. Haydi kalın sağlıcakla.

~ Noldoist TV Steam Küratör Sayfam: https://store.steampowered.com/curator/32256332/ ~ Geçtiğimiz yıl Tokyo'daki 14 günlük gezimde, her markette, dükkanda ve alışveriş mağazında tema müziği ile karşıma çıkan Dragon Quest XI: Echoes of an Elusive Age'i nihayet oynayabildim. Dragon Warrior adıyla başlayan seri NES döneminden itibaren hayatımda yer alsa da, yerini zamanla Final Fantasy'e bırakmış, ancak DQ VII ve özellikle de DQ VIII ile yeniden gönlümde yer edinmeye başlamıştı. JRPG türünün ana sütunlarından birisi olan Dragon Quest XI, Japonya'nın, Tokyo'nun her köşesinde o kadar çok pazarlanıyor, o kadar çok heyecan yaratıyordu ki ister istemez ben de heyecana kapılıyordum. Seri tarihinde ilk defa İngilizce seslendirmeyle PC'ye de gelecekti ve bu Dragon Quest gibi efsanevi bir serinin Batı'da bir kez daha popülerleşmesi demekti. Dragon Ball'ın yaratıcısı Akira Toriyama'nın tasarımlarını yaptığı Dragon Quest serisi, XI: Echoes of an Elusive Age ile oldukça seviye atlamış diyebilirim. Bunun sebebi de Unreal Engine 4'ün beraberinde getirdikleri. Dragon Quest'in anime tasarım havasını çok daha gerçekçi bir atmosferle saran UE4, bizlere tamamen keşfe açık bir açık dünya deneyimini sunuyor. Etraftaki varilleri çarparak kırabildiğimiz, zıplayarak istediğimiz çoğu yere çıkabildiğimiz, atımızla özgürce keşfedebildiğimiz 100 saaten fazla bir oynanışa sahip dünya oyunculara sunuluyor. Üstelik Dragon Quest'in havasına, gelenekselciliğine ihanet etmeden. Dragon Quest'in gelenekselciliğinden bahsetmişken, hikayemizde bu çizgide başlıyor. Heliodor Krallığı'nda beklenilen kehanet olarak doğan karakterimiz, doğumunun birkaç gün sonrasında krallığın canavar/iblisler tarafından saldırması ile tehdit altında olur. Annesi tarafından zar zor kurtarılan karakterimiz, daha kundaktayken bir nehire bırakılır ve kimsenin bilmediği, tanımadığı bir yaşlı adam tarafından sahiplenilir, büyütülür. Yıllar sonra, elinde esrarengiz bir şekil taşıyan karakterimiz, yaşadığı Cobblestone Köyü'nün bir ritüeli olan Tor Dağı'na tırmanma görevini tamamlarken, elindeki işaretin bir gizemi olduğunu da fark eder. Karakterimizi yetiştiren annemiz ise bizim, yıllar öncesinde karanlığa karşı savaşmış varlık olan Luminary'nin reenkarnesi olabileceğimizden bahseder. Karakterimiz de bununla birlikte Heilodor Kalesi'ne, doğduğu topraklara doğru yola çıkar. Tipik bir JRPG hikayesi olarak başlayan Dragon Quest XI, Heliodor kalesine adımımızı atmamız ve yolculuğumuzda bize yardımcı olacak karakterler ile tanışmamızla hızlıca şekilleniyor. Önceki Dragon Quest'lerin aksine bizlere çok daha dolu bir deneyim sunan Echoes of an Elusive Age, yan görevler ve yapılacak birçok yan içerikle de bizleri karşılıyor. Elbette bu içerikleri tamamlamakla birlikte seviye atlayabiliyor, gizli güçler edinebiliyor veya daha güçlü ekipmanlara da sahip olabiliyoruz. Bu açıdan Dragon Quest'in daha modern bir JRPG olarak karşıma çıkması beni oldukça tatmin etti. Dürüst olarak eleştirmem gereken husus ise oyunun dövüş mekanikleri. Dragon Quest Heroes'un sahip olduğu hack'n slash/musou oynanış tarzına benzer bir mekanik beklerken, Final Fantasy XII ve XIII'ün sahip olduğu 'komut ver, karakterler o saldırıları, komutları gerçekleştirsin' tarzında bir oynanış beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu oynanış tarzı oyuncuyu yormayan, level kasmayı zorlaştırmayan bir mekanik olsa da, ki bu noktada yapay zekanın oldukça başarılı olduğunu belirtmem gerekiyor, Unreal Engine 4 ile geliştirilen Dragon Quest XI'un hack'n slash veya Aksiyon JRPG türünde olmasını kesinlikle tercih ederdim. Takımımızdaki karakter sayısının artması ile çok daha sinematik ve akıcı dövüşlerle karşılaşsam da, o saldırıları kendim yapmak isterdim. Famitsu'dan 40/40 alan Dragon Quest XI'in neden bu kadar rahat puan aldığını ise hikayede ilerledikçe, ilk 3-4 saati aştıkça çok daha iyi anlamaya başlıyorsunuz. Karakter özelleştirmelerinin farklı yetenek ağaçları üzerinden yapılması ve hatta bu karakterlerin özelleştirmeye açık olması, takımımızdaki karakterlerin birbirleriyle olan etkileşimi ve bu etkileşimlerin çok daha etkileyici bir şekilde ara sahneler ile sunulması Dragon Quest XI'i leziz bir JRPG olarak sunuyor. Öte yandan oyundaki diyalogların İngilizce seslendirmesi de Batı'daki oyuncular için lütuf. Şahsen ben Japonca dil paketinin olmamasına üzülmüş olsam da seslendirmelerin kalitesi asla rahatsız etmiyor. Dragon Quest XI: Echoes of an Elusive Age her JRPG hayranının mutlaka deneyimlemesi, bir şans vermesi gereken bir yapım olmuş diyebilirim. Dragon Quest'in önceki yapımlarına ısınamadıysanız dahi Echoes of an Elusive Age yepyeni bir sayfa açarak sizleri rahatça içine çekebilir. Açık dünyası ile oyuncuyu keşfetmeye iten, random encounter yerine dövüşebileceğimiz yaratıkları açık dünyaya serpiştirerek oyunun akıcılığını kesmeyen Dragon Quest XI, modern JRPG'lerin nasıl olması gerektiğine dair iyi bir ders veren ve ders verirken de kökünü, kendisini reddetmeyen bir yapım.