LISA: The Painful İncelemeler
Kırık bir adamın sefil yolculuğu...
Uygulama Kimliği | 335670 |
Uygulama Türü | GAME |
Geliştiriciler | Dingaling Productions |
Yayıncılar | Serenity Forge |
Kategoriler | Tek oyunculu, Steam Başarımları, Steam Cloud, Kısmi Kontrolcü Desteği, Steam Takas Kartları |
Türler | Bağımsız Yapımcı, RYO, Macera |
Çıkış Tarihi | 15 Dec, 2014 |
Platformlar | Windows, Mac, Linux |
Desteklenen Diller | English, Portuguese - Brazil, French, Italian, German, Spanish - Spain, Russian, Spanish - Latin America |
Yaş Kısıtlamalı İçerik
Bu içerik yalnızca yetişkin izleyicilere yöneliktir.

60 Toplam Yorumlar
57 Olumlu Yorumlar
3 Olumsuz Yorumlar
Çok Pozitif Puan
LISA: The Painful toplamda 60 inceleme aldı. Bunların 57 tanesi olumlu, 3 tanesi ise olumsuz olup, genel puan olarak "Çok Pozitif" elde edilmiştir.
İnceleme Grafiği
Yukarıdaki grafik, LISA: The Painful için yapılan geri bildirimlerin zaman içindeki eğilimini göstermektedir. Oyuncu yorumlarındaki dinamik değişiklikleri ve yeni güncellemelerin etkisini analiz etmeye yardımcı olur.
Son Steam İncelemeleri
Bu bölüm, oyunun en son 10 Steam incelemesini gösterir ve oyuncuların deneyimlerine ve görüşlerine genel bir bakış sağlar. Her inceleme özeti, toplam oynama süresini ve olumlu-olumsuz geri bildirim sayılarını içerir, böylece topluluk geri bildirimlerini net bir şekilde görebilirsiniz.
Oynama Süresi:
1295 dakikalar
Depresif bir dünya. Sürükleyici bir hikaye. Harika karakterler. Oyunun üzücü temasıyla muhteşem bir kontrast ortaya çıkaran zekice, orijinal ve komik espriler. Garip mi garip fakat oyuna cuk oturan muazzam bir soundtrack. Ve mükemmel bir oyun. 10/10
👍 : 6 |
😃 : 2
Pozitif
Oynama Süresi:
1741 dakikalar
Oyun dramanın, kara mizahın, absürd komedinin, insanlık trajedilerinin içinde gezinen bir hikayeye sahip, açıkçası bir bakış açısı edinerek oynamanız zor. Oyunun dünyası içinde her şeye hazırlıklı olmak lazım. Ne mental olarak, ne de fiziki oyunda sükunete erebilmek pek mümkün değil. Eğlenceli anlarıyla sizi bir nebze karanlıktan uzaklaştırsa da, her seferinde daha sert şekilde bunu hatırlatıyor. Mekanikleri klasik turn base rpg lere benziyor, yandaşlarınız oldukça çeşitli ve arkadaş arası rpg tadında hazırlanmış çoğu yetenek setleri ve baya da esprili açıkçası. Müzikler muhteşem, sırf müzikleri için ayrı bir vakit ayrılabilir. Post apokaliptik evreninde sıkılmak çok zor, çünkü her bölgede kendine has bir konsept mevcut. Stratejik olarak da kafanızı bolca zorlayacak bir team build up yapısı var. Çok zor değil oyun ama oluşturacağınız takımların sinerjisi sizi farklı şeyler denemeye itecektir. Benim puanım oyuna 9.5/10 o da biraz daha fazla tercihlerimizi hikayeye yön vercek şekilde yapabileceklerini düşündüğümden. Kararlarınız bir çok şeyi etkiliyor ama ana hikaye konusunda bunu tam olarak hissedemedim.
👍 : 0 |
😃 : 0
Pozitif
Oynama Süresi:
2803 dakikalar
Depresif bir dünya. Sürükleyici bir hikaye. Harika karakterler. Oyunun üzücü temasıyla muhteşem bir kontrast ortaya çıkaran zekice, orijinal ve komik espriler. Garip mi garip fakat oyuna cuk oturan muazzam bir soundtrack. Ve mükemmel bir oyun. 10/10
👍 : 3 |
😃 : 2
Pozitif
Oynama Süresi:
5707 dakikalar
2012 yılında rpg maker sitesinde bedava ya çıkmış olan lisa the first adlı oyundan sonra, austin jorgensen abimizin (oyunun yapımcısı) devam oyunu yapmak isteyerek atıldığı şaheser. Undertale oynadıktan sonra çok etkilenip ona benzeyen oyunlar aramaya başlamıştım, çünkü çok etkilemişti beni. Lisa yı o arada gördüm, aynı zamanda multiplayer da tunca abi göstermişti. Şahsen oyunu oynamadan önce kara mizah odaklı abzürt bir oyun sanıyordum. Aslında öyle ama ben ne bileyim oyununun asıl derdinin, o derinlerde yatan HARİKA lore' unu anlatmaya çalışmak olduğunu. Dediğim gibi austin abimiz, bu devam oyununu yapıyor, ardından birde dlc sini çıkarıyor bu oyunun. 3 oyunuda sırayla oynamanızı tavsiye ederim. Oyunun teması ağır. Ciddi anlamda AĞIR. Hani sırf kan ceset falan fistan değil. Çocuk istismarı, tecavüz, fetiş, sapıklık, eziyet, uyuşturucu her ne ararsanız var. Bu tarz şeylerden etkileniyorsanız dikkatli yaklaşın oyuna. Müzikler tek kelime ile HARİKA. Atmosfere çok uygun ve genel olarak depresif müzikler hakim oyuna. Zaten oyunun açıklaması life ruining rpg. Cidden de öyle . Austin abimizin röportajlarına bakarsanız görürsünüz adamın asıl derdi oyuncuyu mental anlamda yormak ve yaralamak zaten. Adam klasik iyi kötü kavgası yerine sizin yaptığınız seçimler ile oyuncuyu boktan durumlara sokup sizin yapmak istemediğiniz şeyleri yapmaya zorladığını söylüyor. Ne diyeyim adam amacına ulaşmış. Oyunu ilk oyun+dlc herşeyi ile bitirip lore unu okuduktan sonra depresyona giriyordum az kalsın :D. Bana göre hikaye odaklı bir oyun olsada oynanışa değinmessek olmaz. Klasik bir rpg maker oyunundan bekleneceği gibi sıra tabanlı bir dövüş sistemi üzerine oyun. Açıkça söyliyeyim ben genelde sıra tabanlı stratejilerden nefret ederim beni çok sıkıyor grind yapmak falan. (Birkaç istisna dışında bunlarda zaten undertale,lisa birde mother serisi) Fakat lisa da çokta sıkmadı beni. Çünkü oyunda ekibinize katabileceğiniz tamı tamına 30 adam var. Ve tahmin edin. Her birinin skilleri vs. farklı. Hiçbir adamda şu adamın oynanışı şu adam ile aynı demiyorsunuz. Misal örnek vereyim. Harvey adlı bir balık var oyunda ekibinize katabileceğiniz(evet balık :D). Düşmana döküman kağıtları atıp adamı kağıt kesiği yüzünden kanatabiliyor misal :D. Veya birdie karakteri. İçki odaklı olan bu karakter takımını iyileştirebilirken karşı tarafı alkolle kaplayıp yanabilir bi hale getirebiliyor. Bu tarzda 30 tane karakter var siz düşünün nasıl bir derinlik olduğunu oynanışta :D Neyse kısacası müzikleri şahane, hikayesi ağır, depresif insanı iğrendiren(iyi anlamda), oynanış olarakta sıkmayan bir yapım var karşımızda daha ne olsun. Çoğu insanın denemesi gerektiğini düşünüyorum bu oyunu. Fakat başlayacaksanız lisa the first ü oynamanızı tavsiye ederim önce, daha çok bilgi sahibi olursunuz oyun ile ilgili.
(Undertale ve lisa'nın yapımcılarının favori oyunu earthbound. Ulan iyiki çıkmış şu earthbound zamanında nes e :D. O çıkmasaymış bu ruhani devam oyunlarını nasıl görürdük :D)
👍 : 5 |
😃 : 0
Pozitif
Oynama Süresi:
2317 dakikalar
Bu oyun için gayet güzel incelemeler yazılmış ama çorbada benim de tuzum olsun. Kara mizah etiketinin yanına koca bir dram da eklemek lazım, zira manly tears were shed.
Sadece erkeklerin olduğu ilkel bir dünyanın orta yerinde kundağa sarılı hâlde minik bir kız bebek bulmamızla başlıyor oyun. Babalık ediyoruz, büyütüyoruz buralar giriş olarak hızlıca bize gösteriliyor. Derken bir gün çocuk kayboluyor. Ve onu arayışımız başlıyor. O kız çocuğunun bu evrendeki diğer erkekler için ne ifade ettiğini tek tek gözlemliyoruz. Bazen çok saf duygular, bazen çok ilkel, bazen çok karanlık ve bazense hiç umursamayan düşüncelerle karşılaşıyoruz. Gördüğüm şeyler bazen beni eğlendirse de bazen çok rahatsız etti. İnsanların küçük bir kız üzerinden böyle şeyleri gerçekten düşünebileceğini hatırladım ve ürktüm. Oyunun güzelliği de buradan geliyor zaten.
Oyuna başlayacaklar için birkaç tavsiyem var:
>Pain Mode ile oynayın
>Pain Mode ile oynayın
>Pain Mode ile oynayın
Peki nedir bu pain mode? Oyunda yaklaşık 5 dakika falan ilerlediğinizde size bir soru yönlendirilecek. Bu soruya verdiğiniz cevaba göre Pain yani Hard-Mode diyebileceğimiz bir moda girebilir veya normal devam edebilirsiniz. Genelde çoğunluk hep normal zorlukta oynamış ama inanın bu oyuna eğer hakkını vermek istiyorsanız zoru göze alın. Başta ben de yapamayacağımı düşündüm ama 2 kez yanlışlıkla Pain Mode aktive edince başa gelen çekilir diyip başladım.
Pain Mode'un normal moddan farkı ne peki? Birincisi, bosslar normalden biraz daha zor olacak, yeri geldiğinde normalde 1 tane olan bossun yanına aynı güçlükte 1 boss daha gelecek. İkincisiyse save noktalarını sadece 1 kez kullanabileceksiniz. Yani kocaman bir bossu dövdünüz, gittiniz ve save aldınız oradaki checkpoint noktasında. Artık bu yeni bölgedeki bossu geçene kadar bir daha save alma hakkınız yok gibi düşünün bunu. Acayip zor evet, her tümsekten atlarken tedirgin olarak oynuyorsunuz evet. Ama emin olun oyunun tadı böyle çıkıyor gerçekten. İmkansız değil.
Bir diğer tavsiyem mutlaka bir guide yardımıyla oynayın çünkü kaçırdığınız o kadar yer olacak ki, geriye dönüp oynamak isteyeceğinizi sanmıyorum. Sadece yolda giderken içine düştüğünüz bir su birikintisi bile siz öldüğünüzü sanarken aslında yeni bir su altı haritasına çıkacak mesela. Ayrıca oyunda onlarca NPC var, sadece 2-3 NPC'ye bağlı kalmamış olursunuz böylece.
Son olarak bu oyunun daha öncesinde çıkmış ama Steam'de bulunmayan ücretsiz oyun Lisa: The First'ü de oynamanızı öneririm. Lisa: The Joyful zaten DLC olarak var, indirimlerde bu iki oyun bundle oluyor genelde o yüzden indirimleri bekleyin.
👍 : 14 |
😃 : 1
Pozitif
Oynama Süresi:
2878 dakikalar
Depresif bir dünya. Sürükleyici bir hikaye. Harika karakterler. Oyunun üzücü temasıyla muhteşem bir kontrast ortaya çıkaran zekice, orijinal ve komik espriler. Garip mi garip fakat oyuna cuk oturan muazzam bir soundtrack. Ve mükemmel bir oyun. 10/10
👍 : 8 |
😃 : 2
Pozitif
Oynama Süresi:
1915 dakikalar
En sevdiğim bağımsız oyun oldu, değmezmiş kolumu geri ver tekrar başlayacağım, ayrıca şu müzik çok iyi değil mi? LISA The Painful OST - Work Harder
👍 : 7 |
😃 : 0
Pozitif
Oynama Süresi:
1740 dakikalar
one of the best rpg game ever. olumsuz özelliklerini söylemek isterdim ''konusu kötü, grafikleri leş'' şeklinde ama şimdi hatta uzun bir süre çoğu aynı kategoride oyuna her yönden rakip olacak düzeyde. ben oyunlardan çok iyi anlarım kötü duruyor diyip geçmeyin, algınızın üstünde bir oyun:)))
👍 : 5 |
😃 : 0
Pozitif
Oynama Süresi:
4137 dakikalar
[h2] A life-ruining gaming experience [/h2]
Hayat mahveden bir deneyim. Bu eseri tanılamanın harbi şekilde en iyi yolu. Tanımlamanın böylesine tutarlı oluşundan tutun bu oyunun tüm zamanlar içerisinde bile farklı bir yere sahip bir mihenk taşı olduğunu anlatmak istiyorum. Öncelikle hikayeden başlamak gerekirse size bir önerim var. Bundan önce çıkmış olan LISA: The First oynayıp o oyundaki hikayeyi ufak bir göz atmanızı tavsiye ederim çünkü bu oyun için ufaktan size temel taşları hazırlamış olacak. Hikayemiz Brad Armstrong isimli adamın küçükken arkadaşlarının yaptığı suçu üstlenip zorbalar tarafından dayak yiyişiyle başlıyoruz. Dayağı yedikten sonra ana karakterimiz evine gidiyor ve orada da kendi öz babası tarafından hakarete ve şiddete uğrayıp odasına gidip ağlamaya başlıyor. Bu fevkalade ve ilerisi için güzel bir flashback. Günümüze geldiğimizde daha yetişkin bir Brad ile karşılaşıyoruz. Brad elinde bir çeşit hap olan Joy'u alırken görüyoruz. Joy'u aldıktan sonra küçük bir bebeğin ağlayışını duyan Brad sesin olduğu yere gidiyor ve bebeği sakinleştirmeye çalışıyor. Sonrasında bu sahipsiz bebeği Brad evine götürüp çocukluk arkadaşlarına gösteriyor. Ne yapacaklarını bilemeyen arkadaşları ilk önce cinsiyetini kontrol ettin mi diye soruyorlar. Brad kontrol ediyor ve bu bir kız çocuğu. Arada bir bilgi vereyim oyunun geçtiği dünyada bir çeşit felaket sonrası kadınların hepsi yok oluyor. Hikayeye dönersek Brad bu duruma şaşırıyor ancak arkadaşları hemen ortaya atlayıp onu Rando isimli bir savaş lorduna satmayı teklif ediyorlar. Brad bu fikre hemen karşı çıkıyor çünkü daha yeni bulduğu bu masum bebeğin bu dünyadaki erkeklerin elinde kullanılacak bir şey olmasını istemediği için bebeği evlat ediniyor. Bu evlat edinmesinde hem bu sebep hem de geçmişinde kalan yaraların bıraktığı suçluluğu atmak için ikinci bir şans olduğunu düşünüyor. Brad küçük kızın ismini Buddy koyuyor. Buddy'e bir aile olmaya çalışıyor ve kendisini savunması için eğitiyor. Bu kendini savunma eğitimleri küçük bir kız çocuğu için fazla kötü anılar bırakabileceğini bilemese bile Brad ona bir şey olmasından korkuyor. Elbet bir gün Brad evden uzaktayken evlerine baskın yapılıyor ve Buddy kaçırılıyor. Böylelikle Brad Armstrong'un trajik, travma dolu ve acı hikayesi başlamış oluyor. Bu kadar şey anlattım ancak oyunun sunum tarzıyla ve anlatımıyla birkaç dakika içerisinde oyunun sert ve acı dolu dünyasını içime kadar hissettirdi. Bunun dışında oyun boyunca ilerleyen hikayenin sert ve trajik yapısı bana aşırı bazı zamanlarda aşırı derecede baskı kuruyordu. Bu duygularda aman Buddy'e bir şey oldu mu ne yapacaz lan falan diye kendi kendime laflar ettiriyordu. Oyun bir nevi Brad Armstrong'un kendisini fazlasıyla hissettiriyor hikayenin ağırlığını da sırtınıza bir güzel yüklüyor. Başlayışından bitişine gelişme sürecinden karakterlerine fevkalade bir hikaye sunuyor. Hikayenin sonunda o kadar etkilendim ki hala nutkum tutulduğu oluyor.
Hikayeden sonra bahsetmek istediğim kısım oynanış. Oynanış bakımından Eartbound tarzı bir savaş mekaniği var. Girdiğimiz savaş ekranında Brad ve ekip arkadaşlarının kendine özgün savaş stilleriyle karşınızda olan düşmanı kevgire çevirebiliyorsunuz. Brad'in stilinden bahsetmek gerekirse Brad eski mesleği gereği ve geçmişinden dolayı özel Armstrong tekniklerini biliyor. Bunları savaşta kullanabiliyor ve seviye atladıkça öğrendiğiniz mana harcayarak attığınız özellikleri ise tuş kombinasyonlarını ezberleyerek Armstrong Stilini kullanırken aktif hale getirebiliyorsunuz.
Oynanışta en büyük hususlardan birisi ise bu trajik yolculukta geçtiğimiz mekanlarda bulunan ekibimize bazen para, bazen yalnız oldukları için, bazen ise onların önemsediği bir şeyi rehin aldığımız için katılan ekip partnerleri. Bunlar her biri şahsına münhasır kişiliklere ve özelliklere sahip. Mesela birkaç örnek vermem gerekirse oyunda ilk edindiğimiz ekip arkadaşı olan Terry Hintz kendisi ipuçlarının lordu tüm dünyaya senin ve diğer insanlar için bilgiler yazan kişi. Genel yetenekler babında ileri seviyelerde güçlü hareketlere sahip olabiliyor. Bir diğer örnek ise Nern Guan kendisini kendi zamanının en büyük tarihçisi olarak isimlendiren koca bıyıklı adam. Özelliklerine değinirsem kendisi bir tarihçi olduğu için tonla hikaye biliyor bu hikayelerin bazıları aşırı uzun olduğu için bunları düşmanlara anlatırsa düşmana eksi etki olarak yansıyor. Bazen düşmanlara hareket ediyor bazen ise onlara korkunç bir hikaye anlatıp korkutuyor yada hikayeyi boş ver deyip parmağından lazer bile atabiliyor. Bu iki örnek sadece buz dağının görünen kısmı oyunun içerisinde 30 tane birbirinden garip ve özgün yolda bulabiliyorsunuz. Oynayacaklara birkaç tavsiyem var.
-Sizden bir eşya bulmanızı yada belirli bir miktar dergi isteyen NPClere istediklerini verin.
-Joy isimli hap her ne kadar sizi güçlendirse de Brad'i ve ileride size kötü gözle bakabilecek yoldaş potansiyeli olan bir NPC var onun için kullanmanızı önermiyorum.
-Yoldaşlarınızı hem dövüşte kullanıp keşfedin hem dövüş sonralarında kamp ateşlerinin tüttüğü vakitleri görürseniz direk etkileşime girin. Yoldaşlarınız hakkında ilginç şeyler göreceksiniz.
Sözünü açmışken kamp ateşleri genel olarak dünyanın etrafında siz ve yoldaşlarınızın canı ve manası bittiğinde dinlenmeniz için olan alanlar. Bu alanların bazıları ıssızlığın ortasındayken bazıları aşırı güvenli yerlerde bulunuyor. Dinlenme noktaları işini hem kolaylaştırıp hem zorlaştırabiliyor ona dikkat etmeniz size fayda sağlayacaktır. Ben zırt bırt dinlenmeye çalışınca başımı bela bırakmadı ondan oyunda dinlenme noktasına girdiğim vakit tedirginlik yaşadığım oluyordu. Dinlenme dışında biraz önce bahsettiğim yoldaşlarınızın sizinle veya kendi aralarında yaptığı muhabbetlere tanık olup onların nasıl tipler olduklarını anlamanız daha kolaylaşıyor. Bazen duygulanıyor bazen ulan ne hayasız herif ulan bu diyebiliyorsunuz.
Hikayemizin geçtiği dünya ise bir hayli garip hatta garip diyemeyeceğim kadar üst seviye bir absürtlüğe sahip. Bunu oyunda ilerleyip rastgele bulduğum bir anahtarla girdiğim tırda aşırı güçlü bir kilolu bir adamla dövüşmeye başlamam mı dersin yoksa rastgele aaa lan ECW referansı yapmışlar ne dönüyor burada deyip 6 saat adamlarla güreşmem mi dersin. Bir başka yaşadığım şey ise rastgele girdiğim mağaranın tekinde arkada Shenmue 2'de olan Delin karakterinin çıkardığı garip sesin remixlenmiş haliyle spor yapan heriflerle karşılaştım. Bunlarla karşılaşınca dedim az kalmayalım bizde basak dedim demez olaydım Brad'e ağırlık kaldırtacağım diye koluma ağrılar girdi. Bu saydıklarım garip olayların yüzde 2si bile sayılmaz.
Bu oyunun geri kaldığı hiçbir geriye kalır yanı yok sanırım. Müzikleri bile muazzam daha demin bahsettiğim Shenmue karakterinin garip sesiyle bile yapılan müzik bile fevkaladeydi. Alanlara girdikçe değişen farklı müzikler bazen aşırı rahatlatıcı, bazen aşırı rahatsız edici, bazen ürkütücü olabiliyor. Summer Love müziği muazzam rahat bir his verirken. Forever Turbo Heat Dance dinleyince oyunda gereksiz yere gaza geldiğimi hatırlıyorum. War Season'ı unutmamak gerek fazlasıyla iyi bir parçaydı. Müzikler dışında oyundaki bazı düşmanlar aniden bize saldırınca çıkan o savaşa giriş ses efekti oyunu gece oynadığım vakitlerde yerimden sıçramama sebep oldu. Ulan öyle savaşa mı girilir? Bir noktadan sonra alıştım ama ara sıra dalınca o efekt yine sıçramama sebep oluyordu.
LISA: The Painful hakkında daha çok konuşmak isterdim ancak daha fazla duygularımı dökmek istesem aşırı spoilera gireceğim o yüzden en iyisi bu hayat mahveden deneyime göz atmanız olur. Gözümde başladığım andan itibaren farklı ve kıymetli bir yere doğru kendini yerleştirmeye başlamıştı. Yaşadığım anlar ve finalin bıraktığı etkiyi anlatmakla bitmez. Brad Armstrong'un hem travmalarından kurtulmak için ikinci şansı hem de evladı olan Buddy için çıktığı yolculuk aşırı özel ve hayat mahveden bir deneyimdi.
👍 : 14 |
😃 : 1
Pozitif
Oynama Süresi:
2131 dakikalar
LISA, post apokaliptik evrende geçen bir turn-based RPG oyunu. Kısaca özetlemek gerekirse Bradley Armstrong adında babası tarafından hiç sevilmemiş, öz kız kardeşi öldüğünde iyice depresifleşmiş ve hayata küsmüş, eski bir karate öğretmeni, uzun zamandır uyuşturucu bağımlısı ve dünyadaki tek kız bebeğinin manevi babası bir adamı oynuyoruz. Bu adam, kızını kaybediyor. Tek amacı böylesine iğrenç bir yerde kızına kavuşmak olan Brad, mutantlarla, kabadayılarla, uyuşturucu manyaklarıyla, delilerle ve daha niceleriyle dolu bu dünyada bir yolculuğa çıkıyor...
Muazzam düşünülmüş ve kurgulanmış bir hikaye, zekice, biraz da kara mizahlar ve eşsiz türden bir drama = LISA.
Oyun gerçekten orijinal ve çok iç karartıcı bir atmosferi var. Öyle bir iç karartıcı ki midenizi bile bulandırabilir. Zor ve daha önce oynadığınız herhangi bir 8bit oyuna benzemez. Fakat hep böyle depresif depresif ilerlemiyor. Arada absürt ve trajikomik güldürücü olaylar da oluyor. Başta hiç ısınamadıysanız bile biraz daha sabırla devam etmenizi öneririm. En büyük eksisi bazen nereye gideceğinizi gerçekten hiç bilemeyip dönüp dolaşıp duruyorsunuz.
Gerçekten de "A life ruining gaming experience" dediği kadar var. Öyle herkese hitap etmeyen bir oyun ama benim görüşüm, kesinlikle en azından bir denenmeli.
[spoiler] Did I do the right thing?.. [/spoiler]
👍 : 20 |
😃 : 0
Pozitif