The Inner World İncelemeler

kısa ve tatlı

Alman yapımcıların imzasını taşıyan ve oynayıp da gerçekten memnun kaldığım bir Point & Click oldu mu hatırlamıyorum ama muhtemelen olmamıştır. Secret Files serisi Lucasarts ve Sierra klasiklerinin zor bilmecelerini "hiçbir ipucu verilmeyen, mantıksız bilmece" olarak karşımıza çıkaran, bir de üzerine Amerikan oyunlarındaki mizaha özenip ayrıca çuvallayan oyunlardı. Trüberbrook'da da benzer sorunlar vardı, fecaatti. Daedelic firmasından ise 10 üzerinden 6'dan fazlasını hak eden oyun çıktığını hiç görmedim. Genel olarak mesele şu. Güzel hikaye yazabiliyorlar ancak çıkan oyunlar berbat, tatmin etmeyen bilmeceler ve kötü diyalog ile çöküp gidiyor. Halbuki Almanlar Americana'ya özenmeyince ne kadar güzel işler yapabiliyorlar. The Inner World işte böyle bir oyun. Açıkçası yukarıda belirttiğim tecrübelerden ötürü bu oyuna düşük beklentilerle girdim ve beni mutlu eden bir sonuçla karşılaştım. Evet The Inner World "garip bir dünyada" geçen, karikatür görselli, birbirinden enteresan ancak her biri ayrı derinliğe sahip karakterle dolu (yani yalnızca görseller karikatür, karakterler değil) ve en önemlisi sürükleyici bir öyküye sahip bir Point & Click. Spoiler vermemek adına hikayeden hiç bahsetmeyeceğim. Diğer Alman oyunlarının aksine absürt mizahı güzel kullanmışlar. Oyundaki bulmacaların büyük kısmı gayet tatminkar ve zorlayıcı dahi olsalar mantık dahilinde ve hakkında yeterli ipucu verilerek ilerliyor. Gerçi sonlara doğru bu konuda oyun biraz çuvallamaya başlıyor, bilmeceler hakkında verilen ipuçları azalıyor ama sanırım o kısımlarda oyunun zorluk seviyesini arttırmak istemişler. Bu da oyunla ilgili beğenmediğim hatta bu kadar güzel başlayan bir oyuna yakıştıramadığım tek özellik oldu. O da ölümcül bir günah değil, sadece kısıtlı sayıda ekran arasında deneme-yanılma yöntemini kullanmaya başlıyorsunuz o kadar, başımıza hiç gelmemiş şey değil. Kaldı ki çok zorlananlar ya da sabrı olmayanlar için oyunun içinde bir de hint sistemi var. Ha, bir de ekranda etkileşime geçebileceğiniz nesne ve karakterleri görebiliyorsunuz, bu da sizi piksel avcılığı yapmak zorunda bırakmıyor. Sanırım söylenebilecek daha fazla şey yok. Machinarium ile Simon The Sorcerer arası bir yere koyabileceğim gayet hoş ve başarılı bir Point & Click. Fiyatı da çok uygun. Bence alın.