Ash of Gods: The Way
6

Oyun İçi

339 😀     60 😒
79,20%

Değerlendirme

Ash of Gods: The Way diğer oyunlarla karşılaştırın
$24.99

Ash of Gods: The Way İncelemeler

Her savaşın benzersiz olduğu ve seçimlerinizin önemli olduğu sıra tabanlı bir deste oluşturma bulmaca oyunu! Kontrol noktalarını ele geçirin, Komutanınızı ölümcül düşmanlardan koruyun, zorlukların üstesinden gelin ve kazanmak için kötü sürprizlerle başa çıkın. İki deste, beş grup ve otuz iki son!
Uygulama Kimliği1293460
Uygulama TürüGAME
Geliştiriciler
Yayıncılar AurumDust, Game Seer
Kategoriler Tek oyunculu, Steam Başarımları, Steam Cloud, Tam denetleyici desteği, Televizyonda Uzaktan Oynatma, Steam Takas Kartları
Türler Bağımsız Yapımcı, Strateji
Çıkış Tarihi27 Apr, 2023
Platformlar Windows
Desteklenen Diller French, German, Spanish - Spain, Simplified Chinese, Russian, English, Ukrainian

Ash of Gods: The Way
399 Toplam Yorumlar
339 Olumlu Yorumlar
60 Olumsuz Yorumlar
Puan

Ash of Gods: The Way toplamda 399 inceleme aldı. Bunların 339 tanesi olumlu, 60 tanesi ise olumsuz olup, genel puan olarak "" elde edilmiştir.

İnceleme Grafiği


Yukarıdaki grafik, Ash of Gods: The Way için yapılan geri bildirimlerin zaman içindeki eğilimini göstermektedir. Oyuncu yorumlarındaki dinamik değişiklikleri ve yeni güncellemelerin etkisini analiz etmeye yardımcı olur.


Son Steam İncelemeleri

Bu bölüm, oyunun en son 10 Steam incelemesini gösterir ve oyuncuların deneyimlerine ve görüşlerine genel bir bakış sağlar. Her inceleme özeti, toplam oynama süresini ve olumlu-olumsuz geri bildirim sayılarını içerir, böylece topluluk geri bildirimlerini net bir şekilde görebilirsiniz.

Oynama Süresi: 3565 dakikalar
--- The way, but this way is my way -- Kendimi bildim bileli turn-based taktik-strateji oyunlarını severim zaten oynadığım oyunların büyük bir bölümü bu tarz oyunlardan veya türevlerinden oluşuyor. İşte Ash of Gods: The Way, benim ''türevleri'' diye adlandırdığım o kategoriye giren oyunlardan biri Aslında oyuna başlarken bu oyunu bu kadar seveceğimi beklemiyordum ama gerçekten Ash of Gods bir çok yönden çok iyi bir oyun olmuş. Kendisi deckbuilder ve taktiksel strateji unsurlarını birleştiriyor ve üzerinede biraz da rpg sosu dökerek kendisini lezzetlendiriyor diyebilirim ama herkesin damak tadına uyar mı ondan emin değilim Hepiniz bildiği gibi ana mekaniği deckbuilder olan oyunlarda çok fazla bir hikaye anlatımı falan göremezsiniz ama bu oyun gerçekten şaşırtıcı derecede derin bir hikayeye sahip ve kendisinden beklenmeyecek şekilde çok fazla diyalog da içeriyor. Hikayesi de öyle eften püften değil hani, içerisinde dram, gerilim, fedakarlık gibi yoğun unsurları da barındırıyor Bir de şunun altını çizmek istiyorum. Hikaye içinde aldığınız kararların oyunun gidiş hattına ve sonuna direkt etkisi bulunuyor. Karar verirken dikkat etmelisiniz çünkü oyun otomatik olarak kaydedilen tek bir save dosyası kullanıyor. Yani verdiğiniz kararın geri dönüşü yok. Bu da bizi anlatıda verdiğimiz her kararı ciddiye almaya zorluyor. Oyun hikayesiyle, iyi yazılmış diyaloglarıyla sizi öyle bir içine çekiyor ve kendini ciddiye aldırtıyor ki zaman zaman her şeyi bırakıp öylece ekrana bakıyor ve bu karar anlarında gerçekten zorlanıyorsunuz Oyun; The Way adında bir strateji kart oyununun oynandığı bir dünyada geçiyor. Ama olayın asıl ilginç kısmı, bu dünyadaki gerçek savaşlar iki soylunun karşı karşıya geldiği bu oyun üzerinden gerçekleşiyor. Ancak şunu da hemen belirteyim; The Way denilen bu oyun öyle masum bir oyun değil arkadaşlar çünkü oynadığınız her kartın eylemlerini gerçek insanlar gerçekleştiriyor. Yani oyun sırasında gerçek insanlar ölüyor. Maalesef bu oyunda kurban edilen insanlar suçlulardan, esirlerden ve alt tabakadan oluşan çaresiz insanlardan oluşuyor Bilmiyorum ne kadar doğru bir benzetme olur ama ben bu durumu günümüz dünyasında ki vekalet savaşlarıyla ilişkilendirdim. Nasıl günümüz dünyasının büyük güçleri sağdan, soldan insanları topluyor, üniformalarla silahlarla donatıyor ve sonra vahşi hayvanlar gibi amaçladıkları hedefe saldırtıyor, işte bu oyundaki durum da buna benziyor. Aslında geri planda amaçları olan ve savaşan biziz ama ölenler başkaları Oyunda Finn isminde çok küçük yaşta ailesini kaybetmiş, bıyıkları yeni terleyen, öksüz genç bir delikanlıyı oynuyoruz. Bizi yetiştirip büyüten manevi babamız Eik ise eski tecrübeli bir ordu mensubu diyebiliriz. Manevi babamız Eik hiç istemese de bizi çok önemli ve tehlikeli bir görev için hazırlamak zorunda. Bu görev; The Way adındaki oyunu bize öğretmek ve ustalık kazandırmak ve bu oyun vasıtasıyla düşmanlarımızın ordusunu zayıflatmak Oyunu bu ilk bölümü bir nevi usta-çırak ilişkisi içinde geçiyor. Ustalığa giden bu yolda yoğun ve sabır gerektiren saatlerden geçiyor oyunu öğrenmeye çalışıyoruz. Ustamız Eik sahip olduğu tüm bilgiyi ve deneyimi bize aktarırken kimi zaman sert davranıyor hatta ufak tefek fırçalar bile yiyoruz. Biz ise bu gibi durumlarda alçak gönüllü bir şekilde yaklaşıyor ve ustamıza saygıda kusur etmiyoruz Oyunu bu ilk bölümündeki bu usta-çırak vurgusu çok iyi verilmiş diyebilirim. Gerçekten size geçiyor ve içinize işliyor. Hatta fazla spoiler vermek istemiyorum ama ilk Act'ın sonu bir Japon atasözü olan şu cümledeki.. '' Kendine usta diyebilmen için; önce ustanı geçeceksin, sonra seni geçecek bir öğrenci yetiştireceksin.''.. durumuna bağlanarak bitiyor diyebilirim. Aslında yıllarca önce ben de böyle bir tecrübeyi bire bir yaşamamıştım. Hatta oyunun bu ilk bölümünü oynarken geçmişe gidip o eski günler aklıma geldi ve biraz hüzünlendim açıkçası Şöyle ki, İlkokulu bitirmiş, orta öğrenimime yeni okulumda başladığım ilk seneydi. Okulumuzun karşında hem bakkal, hem de kırtasiye ve okul malzemeleri satan bir dükkan vardı. Ellili yaşlarının üzerinde bir amca işletiyordu orayı. O bakkala gidip gelirken dikkatimi çeken bir şey olmuştu. Her ne zaman oraya gitsem bakkal amcanın masasında duran, üzerinde taşlar dizilmiş bir oyun tahtası vardı ve yer yer birileriyle o oyunu oynarken görüyordum kendisini. Bir gün gayri ihtiyari bu oyunun ne olduğunu sordum O da satranç olduğunu, bilip bilmediğimi, eğer istersem öğretebileceğini söyledi. İşte satranç oyunuyla tam olarak tanıştığım gün o gündü. Oyunu öğrendikçe, oynadıkça hayran olmuştum ve bu zamanla bende tutku haline dönüşmüştü. Artık okula bir kaç saat önceden gidiyor ya amcayla satranç oynuyordum ya da onun arkadaşlarıyla oynadığı oyunları seyrediyor, sorular soruyor ve onların değerlendirmelerini dinliyordum Ali amcanın bana oyununun inceliklerini öğretirken gözlerindeki ışığı görebiliyor ve oyuna karşı olan sevgisini hissedebiliyordum. Kanımca o da aynı emareleri ben de görüyordu yoksa bana sürekli bir gün beni yeneceksin ve yenmelisin de çünkü kendini geçecek çırak yetiştirmeyen usta gerçek usta değildir mealinde bir şeyler söylüyordu. Bu süreç 2-3 sene sürdü ve Ali amca ile aramızda bir nevi baba-oğul, usta-çırak ilişkisi oluşmuştu. Artık onu zorlamaya hatta zaman zaman da olsa yenmeye başlamıştım. Sonra ansızın onu bir kalp krizinde kaybettik Gerçekten de hayatımın o döneminin benim üzerinde çok büyük bir etkisi vardır. Ben sadece bir oyun öğrenmemiştim, satranç ile birlikte hayatı da öğrenmiştim. Ali amcanın şu sözlerini hiç unutamam'' Satranç oyununu oyun deyip geçme evlat, satranç tıpkı hayat gibidir. Her ikisin de başarılı olman için disiplinli olman gerekir. Elindeki imkanları iyi değerlendirmeli seçimlerine dikkat etmelisin. Aceleci ve düşüncesizce davranırsan her ikisinde de kaybedersin. Unutma bu oyunda tek bir kötü hamle ile oyunu kaybedebileceğin gibi hayatta da tek bir hata ile yaşamın dahil bir çok şey kaybedebilirsin Satranç; altında yatan felsefesiyle, bana kattıklarıyla beni olgunlaştırmış ve hayata daha farklı bakmamı sağlamıştı. Belki de Ali amcayla ve satranç oyunuyla o yaşta tanışmasaydım deli akan ergenlik enerjimi ve merakımı negatif şeylere yönlendirecek ve bir kelebek etkisi gibi hayatım başka bir yere savrulacaktı. Ali amcayı buradan rahmetle anıyorum ve ona çok teşekkür ediyorum Neyse arkadaşlar biliyorum yine lafı fazla uzattım ve konudan saptım. Oyun hakkında son bir kaç şey daha söyleyip bu yazıyı bitiriyorum. Öncelikle bu tarz oyunları seviyorsanız oyunun beğenmeme şansınız sıfır diyebilirim. Yok ben bu tarz oyunlara uzağım diyorsanız yine de büyük bir indirim aldığında denemelisiniz. Bence sizi bir yerden yakalayacaktır çünkü düşük bütçeyle yapılmasına rağmen bu oyunun production value bir çok yüksek bütçeli oyundan daha iyi Stil sahibi elle çizilmiş tablo vari grafiklerinden tutun, ortama ve atmosfere uyan oyun müziklerine; karakter seslendirmelerinden tutun iyi yazılmış diyaloglarına kadar her şey dört dörtlük. Oynanışından bahsetmiyorum bile aşırı zevkli ve bağımlılık yapıcı. 60 saat oynadım bir gram bile sıkılmadım. Ayrıca hikayesi de oldukça sürükleyici ve keyifli, bir taraftan aldığınız kararların ne gibi sonuçlar doğuracağını merak ediyor, diğer taraftan hikayenin gidiş hattını öğrenmek için sabırsızlanıyorsunuz. Bu da oyunu oynamak için ayrı bir motivasyon sağlıyor Son olarak eğer analiz ve değerlendirme yaparak çözüm üretmeyi seviyorsanız, bir yumruk yiyerek yere düşmek ve tekrar ayağa kalkıp mücadele etmek sizi yıldırmıyorsa, oyunu hard zorluk seviyesinde oynayın derim ama nihai karar sizin. Ne de olsa '' this way is yours way '' arkadaşlar. Yine de size şunu hatırlatmak isterim. Başarı zor elde edilirse bir kıymet ifade eder. Kolay kazanılan başarı tatsız tuzsuz bir yemek gibidir. O yüzden kaybetmekten korkmayın çünkü kaybetmek başarıya tadını veren bir nevi baharat gibidir. Yoksa Souls oyunları niye bu kadar çok sevilsin değil mi Şimdiden okuyan herkese çok teşekkürler
👍 : 25 | 😃 : 0
Pozitif
Dosya yükleme